4 Eylül 2012 Salı

Bu Sana Sevgilim V.A


Hiçbir şeyi bilmeyen çocuklardık biz. Odalarımızda wireless yoktu, radyasyon yaymıyordu o zaman sevdiğimiz oyuncaklar... Yine de yanardı bazı geceler yüreğimiz. Bir okyanus gibi dalgalanırdı içimizdeki iç deniz. 

Bir aralık büyüyüverdik işte, deyimlere taş çıkartırcasına, ne kaş vardı ortada ne de bir göz fakat ortasında oturan, gelecekte hasretten ölecek, kuşak çatışmaları içinde tek kanallı televizyonu hatırlamayan çocuklar vardı...Show TV'nin jeneriği aklımızdan çıkmıyordu...Büyüyorduk.Pazar sabahları annelerimizin yüzüklerini takıyor, asetatlı kalemlerle bıyıklarımızı Barış Manço abimize benzetmeye çalışıyorduk...Zamanla inatlaşıyor, yeşil - siyah çekiyorduk..
Ve her şeye rağmen...
Acılara, hasretlere, özlemlere rağmen her geçen gün büyüyoruz. Belki de bizler artık yavaş yavaş eskiyoruz...
Eskide kaldığımız her gün, her lahza, her dakika...
Bir eskicinin arabasında, mandal karşılığında değiştirilmek üzere yol alıyor...
Geçmişte bıraktığımız herşey birer mandal bu saatten sonra...
Bu saatten sonra sen 'Emel Sayın'sın ben 'Zeki Müren'.
Sen Leyla isen ben Mecnun'um evelallah...
Sen çağırıyorsun ya beni uzak iklimlerden...
Gelmezsem siksinler beni... 


Burak Baş

05-09-2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder