26 Ocak 2012 Perşembe

Aşk..!

Bahçelerde çocuklar, bir tekerleme var. Uzak, duyamadığım, dudaklarında sonbahar. Sallanıyor salı. Dişlerim sızlıyor. Sızıları söylemekten, dilim keman teli... Minarelerde ezan, minarelerde salâ... Her vuruş karınca sürüleri tenimde, sarhoşluğun en başka halini yaşıyorum. İki hal arasında kainat, bir çift kanat, belagat, feragat... Anlamını bilmediğim sözcükler. Uzak geliyor sözcükler ve sözcükler, hep sözcükler. Sözcüklerin mahkumiyetinde yaşıyorum, konuşamıyorum kendi lisanımı bile... 
Sessizlik... Kaynayan içimin gürültüsüne inat, devasa makinalara inat işleyen, süren sessiz kıraat. 'Terennüm edin isimlerimi' duyuyorum, bir nida. Kaybolmuşluğun kapılarından ünlüyor. İçimde kapılar, menteşeler gıcırdıyor. İçerisinde, bir ben bulunan, bir yalan sessizlik. Sessizlik yalan...
Nükleer güller açsa kalbimde, vahşi ormanlar, zehirli mantarlar... Nasıl istikbal-i kıble? Kâbe ne yana baksam... 
Kırlangıçlar susmuş, kırlangıçlar yaralı. Bir tüydüm gökyüzünden süzülen. Ne çok rüzgar vardı inene kadar aşağıya... Everest zirveler yapay, dipsiz bir kuyu var göğsümde. Aşk bir salâ mı? Minarede ölüm. 'Merhaba, morgta doğdum ben.'
Bir atlar şahlanır sanırdım. Şahlan beynimde atlı karınca.
Bir karınca yuvasına taşıyor şimdi, beni bir karınca yuvasına. Uzar cümle, cümlesi uzar acının. Cümlemize mutluluk uzak, bir gündöndü kabuğuyum, kendime ağır, hafif rüzgara. Bilemedim ağır mıydı rüzgar kendine?
Sırtüstü sürünen bir yılan göreniniz oldu mu hiç? Hayret. Ne güzel şey 'hayret'. Hayret ediyorum geçen her görüntüye, her kare hayret. hayret çok kere. 
Aşk doğum, aşk ölüm, aşk sırat, aşk kıraat, aşk susuş, aşk mızrap, aşk mızrak, evrende yitmek aşk, aşk kaybolmak ve evrenin bütünlüğüne geçmek. 
Titreşiyor hafıza. Kâlu beladan gelen hatıralar... 
Sahi neydi aşk?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder